Haber Kategorileri
DİĞER HABERLER
Yenidoğu Eğitim Kurumlarının yeni yıla hazırlık için düzenlediği YEKUP (Yenidoğu Eğitimde Kalite ve Uyum Programı) adlı çalıştay 3-6 Ağustos 2017 tarihleri arasında Abant’ta başarı ile gerçekleştirildi. Birbirinden önemli konukların yer aldığı programa, Talim Terbiye Kurulu Başkanı Alpaslan Durmuş da ana konuşmacı (keynote speaker) olarak katıldı.
2014 yılında eğitim sektöründe aktif olarak faaliyet göstermeye başlayan Yenidoğu Eğitim Kurumları tüm kurum çalışanlarının katılımıyla gerçekleştirdiği YEKUP (Yenidoğu Eğitimde Kalite ve Uyum Programı) çalıştayını 3-6 Ağustos 2017 tarihleri arasında Bolu Abant’ta gerçekleştirdi. “Âhenk” temasıyla gerçekleştirilen çalıştaya, kurum bünyesinde faaliyet gösteren uzman eğitimci ve akademisyenlerin yanı sıra Prof. Dr. Hasan Bacanlı, Doç. Dr. Mehmet Ali Dombaycı ile Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Alpaslan Durmuş konuk oldular.
Neyi, nasıl yaptığımız kadar, ne kadar uyumlu yaptığımız çok önemli
“Renklerden Âhenge” mottosuyla gerçekleşen etkinlik, Yenidoğu Eğitim Kurumları Genel Müdür Yardımcısı Erdeniz Yıldırım, Okullar Direktörü Abdullah Aksu ve Program ve Yayın Geliştirme Koordinatörü Mehmet Ali Özkan’ın yaptığı konuşmalarla açıldı. Yıldırım, konuşması sırasında “Bu programın mottosunu ‘renklerden âhenge’ olarak belirledik çünkü ne yaptığımız, nasıl yaptığımız kadar, ne kadar uyumlu yaptığımız çok önemli. Seçtiğiniz malzemeleri doğru sırada ve doğru şekilde kullanmazsanız, çok güzel bir yemeği mahvetme ihtimaliniz vardır. Bu minvalde süreç içerisinde çok güzel düşüncelerin ortaya çıktığını görüyoruz, ancak bütün bunları belli bir âhenk içinde gerçekleştirmek, belki en az bunlar kadar önemli. Ortaya çıkan ürünlerin karşı tarafta bir anlam bulmasını, bir yerlere ulaşmasını istiyorsak, en çok dikkat etmemiz gereken şeylerden bir tanesinin bu olduğunu düşünüyorum.” sözleriyle programın düzenlenme amacını katılımcılara aktardı.
“Değer Eğitimi” ile ne kastediliyor?
Dinleyicilerin yoğun ilgi gösterdiği programa, Prof. Dr. Hasan Bacanlı “Değerler Eğitiminden Değerli Eğitime” isimli sunumuyla katkı sağladı. Konuşmasında değerler eğitimi adı altında yapılan yanlışlara dikkat çeken Hasan Bacanlı, değerlerin aşırı yüceltilmesinin öğrencide “kendisinin yapamayacağı” duygusu oluşturduğunu belirterek şu örneği verdi: “Değeri yücelttiğimiz zaman ne oluyor? Mesela vatanseverlik değeri vereceğiz ya çocuklara. Çanakkale'de o 250 kiloluk mermiyi taşıyan Seyit Onbaşıyı anlatıyoruz. Çocuklar ‘o yapabilir ama ben yapamam’ diyor. Çocuğa ulaşılabilir hedefler vermediğimiz, günlük hayatıyla bağlantı kurmadığımız zaman, değer çocuktan yukarıda bir yerde kalıyor.” Bacanlı, sevgi, saygı ve sorumluluk değerlerinin yapılan araştırmalarda ilk üç sırada yer almasına rağmen, insanların tam da bu üç konuda ciddi sorunlar yaşadığına dikkat çekti ve doğru bir niyetle başlayıp doğru davranışa dönüşmediği sürece bir değerden bahsedilemeyeceğini belirtti. Bacanlı, rol-model olmanın önemine de dikkat çekti; değer oluşturmada sınıfta anlatılanlardan çok sınıf dışı gözlem ve karşılaşmaların daha etkili olduğunu vurguladı ve bu çerçevede örtük müfredatın önemini hatırlattı. Değerler eğitimine alternatif olarak “değer bilinçlendirme” adı verilen bir çalışmanın “değer analizi, değer sorgulama, değer konumlandırma ve değer özneleştirme” basamakları dinleyicilere örneklerle aktarıldı.
Bizim nasıl bir insana ihtiyacımız var?
Programın üçüncü gününde “Eleştirelden Derine, Tasarımdan Yaratıcıya Düşünme Becerileri” isimli sunumuyla söz alan Doç. Dr. Mehmet Ali Dombaycı “Bizim nasıl bir insana ihtiyacımız var? Elimizdeki bir taşı bıraktığımızda fizik kurallarına göre yere düşmesi gerektiğini bilen, ancak eğer Yaratıcı isterse o taşın havada asılı durabileceğine inanan bir nesil yetiştirmemiz gerekiyor. Başka türlü çözemeyiz. Bu ikisinden bir tanesini tercih edersek yanlış yaparız. Bu ikisinden bir tanesine diğerinden daha fazla yaslanırsak yine yanlış yaparız. O yüzden bu ikisini dengede tutmak gerekiyor. Aslında söylediklerimin özeti şudur: bilen, güzelliğin peşinden koşan, iyiliği isteyen ve iman eden bir nesile ulaşmamız gerekiyor.” dedi.
Çocuklarımızı kendi yaşayacakları çağa göre yetiştirebilmek
Etkinlikte söz alan bir diğer önemli isim ise “Eğitimin Amaçları Bağlamında Eğitim Sistemimiz ve Toplumsal İnisiyatif Potansiyeli” adlı konuşmasıyla Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Alpaslan Durmuş oldu. Eğitim müfredatı güncellemesi ile ilgili olarak “Çocuklarımızı çağımıza göre değil, kendi yaşayacakları çağa göre yetiştirebilmek için programda güncellemeler yaptık.” diyen Durmuş, yapılan değişikleri dört ana başlık altında topladı: Sadeleştirme, Ahenk ve Bütünlük, Yerli ve Milli Değerler ile Güncellik. Konuşmasının devamında bizim müfredatımızda genellikle bir bilgi yükleme, ağır bir bilgi aktarımı olduğunu belirten Durmuş, “ Bu yükü azaltmak, seyreltmek, dolayısıyla esası verip bu esasın veya usulün alanda nasıl uygulanacağı konusunda hem sınıfın serbestliğini hem öğretmenin serbestliğini hem öğrencinin serbestliğini ve inisiyatif alanlarını oluşturmak istedik.” dedi. Çeşitli kuruluşların ya da STK’ların da müfredat yapabileceğini, mevzuatın buna uygun olduğunu belirten Durmuş, MEB programlarını içermek kaydıyla, sivil kuruluşların da müfredatlarının sorunsuz bir şekilde onaylanabileceğini, bu durumlarda “gelen müfredat büyük ya da eşit olmalı” formülünün geçerli olduğunu söyledi.
Yaptıklarımız şahsımızdan çok parçası olduğumuz bütüne ait
Programın kapanışı sırasında konuşan Erdeniz Yıldırım “Biz bir bütünüz. Yaptığımız her şey bizim şahsımızdan çok parçası olduğumuz bütüne ait. Düşündüğümüz ve planladığımız her şeyi o bütün içinde, büyük resmin içinde nasıl duracağını göz önüne alarak planlamak, değerlendirmek ve ona göre adım atmakla yükümlüyüz.” dedi.
Birbirinden etkileyici aktivitelerle devam eden program açık havada gerçekleştirilen ve herkesin katılım sağladığı “Ağımız bağımızdır” etkinliğiyle son buldu.
Programdaki birbirinden önemli diğer sunumlarda özetle aşağıdaki konulara değinildi:
Fark oluşturmanın şartı “farkındalık”tır. Farkındalığı zayıf kurumlar, fark oluşturamadıkları gibi, piyasanın pençesine düşerek farksızlaşırlar.
Hiçbir üye takımın tamamından güçlü değildir. Takım olmak, kendi kalarak kendine düşeni en iyi şekilde yapmak ve takımın başarılarına içtenlikle ortak olmak demektir.
Çağın gereği diye bildiklerimizle inandıklarımız arasında yaşadığımız bölünme ve gerilim hattına bir çözüm aramak, eğitimciler olarak en başta bizi bekleyen bir görev durumundadır.
“Yeryüzünün öğretmeni olabilmek için göklerin talebesi olmak gerek.” diyen Aliya’nın izinden gitmek, öğrencilere hakikatin kapısını aralamak için örnek şahsiyetlerin eğitimcilik yönlerini bilmek gerekir.
Felsefe tarihi felsefe olmadığına göre, felsefe öğrenmek ve öğretmek için felsefenin temel unsurlarına yönelmek gerekir. Yani araştırma, sorgulama/sorma ve doğru/mantıklı muhakeme unsurlarına. Çocuklar bunları öğrensinler diye Yenidoğu’da Çocuklar için Felsefe dersleri var.
İyi bir öğretmen matematikçi olmak zorunda değildir, ama eğitimin matematiğini bilmek zorundadır. Eğitim rastgele bir şey değildir çünkü. Matematiksel süreçlerde kullanılan birçok şey, bizzat eğitimle ilgili doğru yöntemleri fısıldar kulağımıza.
Tüm derslerin en önemli iletim aracı da yine temelde “dil” olduğuna göre, dil meselesi en önemli meselemizdir. Doğru insanlar yetiştirebilmenin ve gerçek başarıyı artırmanın sırrı da iyi bir dil bilincidir.
Varlıklar sadece işlev ve görevleri ile değil, çoğunlukla güzellikleriyle de sunulurlar bize. Güzellik, gören bir göz için her yerdedir. Bunca güzellikle dolu bir evrende bize düşense, yaptığımız işleri güzel kılmak yoluyla evrendeki bu güzellik akışına katılmaktır.
Eğitim sistemimizin yeterince başarılı olamamasının sebebi, insanın çok yönlü bir varlık olduğunun anlaşılmamasıyla ilgilidir. İyi ve doğru bir eğitimin başlaması gereken nokta, insanı, dolayısıyla öğrenciyi tüm yönleriyle tanımaktan geçer.
Öğretebilmek bilmeye, bilmekse araştırmaya bağlıdır. “Öğretmen”in en önemli yönü, kendisinin de öğrencilikten vazgeçmemesi; sorgulayan, araştıran, hayat boyu öğrenmeye çalışan birisi olabilmesidir.
Öğretmen, kendini hem meslekî hem de insanî anlamda geliştirmeden öğrencilerine yeterince rehberlik edemez. Öğretmen olmak zordur belki, ama öğretmen kalmak daha da zordur.
İnsan da kâinat da birer bütündür. Her bir şey diğer şeylerle bağlıdır. Her bir disiplinin aynı kökten beslendikleri, büyük bir ağacın dalları oldukları gerçeği unutulmamalıdır. Bu bütünlüğün bilincinde olmak bizi disiplinlerarası bir bakışa götürür.
Kavramlar, bizim olaylar, olgular ve durumlar arasında daha üst bağlantılar kurmamızı sağlayan fikirler ya da üst kelimelerdir. Çeşitli disiplinlerde aynı kavramın farklı yansımalarını görmek, öğrenciye büyük bir zenginlik katmaktadır.
Projeler öğrencilerin yaparak yaşayarak öğrenmesini sağlayan en önemli araçlardandır. Bu nedenle okul içi ve okul dışı projeler, Yenidoğu’da öğretimin en önemli bileşenlerinden olma yolundadır.
Öğrenciye anlamlı bir hayat görüşü, uğrunda yaşanacak bir hedef, bir hayat amacı sunmayan bir eğitim süreci, başarısız olmaya mahkûmdur.
Mutfaktan geri dönüşüme, lego-maker’dan robotiğe, 112 ilkyardımdan akıl-fikir ya da dramasal atölyesine… tüm hayat atölyelerinde, temel amacımız eğitimi hayatla eşitlemek olmalı.
Masallar çocukların hayal güçlerini geliştirir. Etraflarındaki varlıklara karşı daha büyük bir incelik ve farkındalık geliştirmelerini sağlar. Değerli eğitim için de iyi bir fırsattır masallar.
Merak, hayret ve ihtiyaç varsa orada mutlaka bir araştırma, öğrenme ve bilme sonucu da ortaya çıkar. Böylece döngü tamamlanır ve yeni öğrenme döngüleri başlar.
Ölçme-değerlendirme tek başına bir amaç olmaktan çıkmalı ve öğrenmeye yön vermek için bize yol gösteren bir araca, bir yol haritasına dönüşmelidir. Bu da ölçme-değerlendirme sonuçlarını aktif kullanmayı, analizler sonunda iyi bir değerlendirmeyi ve iyi kullanmayı gerektirir.
Çağımızda teknolojinin hayatın her alanına nüfuz ettiği, bir gerçektir. Buna rağmen, teknolojinin bizi kullanmasına izin vermeden, eğitim alanında teknolojiyi iyi kullanarak güzel, başarılı sonuçlar alınabilir. Artırılmış gerçeklik, hologram, dijital sınıf yönetimi, flipped classroom gibi pek çok yenilik eğitimciler tarafından değerlendirilmelidir.